Bilimsel İlerleme ve Kamusal Sağlıkta Boşluk
GLP-1 Analogları Merkezli Bir Yapısal Eşitsizlik Analizi
Nasır Nesanır, TTB Halk Sağlığı Kolu Başkanı
Son yıllarda GLP-1 (glukagon benzeri peptid-1) analogları (doğal hormonun etkilerini taklit eden geliştirilmiş ilaçlar) obezite ve tip 2 diyabet tedavisinde tıbbın en dikkat çekici ilerlemelerinden biri.
GLP-1, ince bağırsaktan salınan ve iştah, tokluk hissi, mide boşalması ve insülin üretimini düzenleyen bir inkretin hormondur (bağırsaktan salgılanan ve pankreasın insülin üretimini tetikleyen hormonlar). Bu hormonun etkilerini daha uzun süreli ve güçlü biçimde taklit eden GLP-1 analogları, kilo kaybı ve metabolik kontrol sağlar. Klinik veriler, diyabet ve kardiyovasküler riskleri de azaltabileceğini gösteriyor.
Ancak bu başarı, kamusal sağlık sistemlerinde aynı ölçüde karşılık bulmuyor. Etkinlik, piyasa ve fikri mülkiyet mekanizmaları nedeniyle sınırlanıyor; bilimsel ilerleme kamusal faydaya dönüşemiyor.
Türkiye’de GLP-1 analoglarının aylık maliyeti oldukça yüksek. Örneğin, semaglutid (Wegovy) haftalık enjeksiyon kalemleriyle kullanıldığında aylık maliyet yaklaşık 8.400 TL ile 13.500 TL, tirzepatid (Mounjaro) ise 9.150 TL ile 20.300 TL arasında değişiyor. SGK, bu ilaçları obezite tedavisinde kapsamıyor; sadece belirli diyabet endikasyonlarında sınırlı geri ödeme söz konusu.
Dünyada ise ABD, Birleşik Krallık (NHS) ve Avrupa’nın bazı ülkelerinde geri ödeme genellikle yüksek VKİ, ciddi komorbidite ve hekim kontrolü gibi katı kriterlerle sınırlandırılıyor. Sigorta ve devlet sağlık sistemleri, kaynak sınırlılığı nedeniyle bu ilaçları yalnızca “en yüksek klinik fayda sağlayacak” hastalara hedefliyor. Bu durum, bilimsel olarak etkili bir tedavinin toplumsal ölçekte yaygın kullanımını ciddi şekilde kısıtlıyor ve sınıf temelli eşitsizliği derinleştiriyor.
Yoksul kesimler, yüksek şeker ve işlenmiş gıdaların yoğun olduğu diyetlerle obezite riskine maruz kalırken, aynı toplumsal katmanda sağlıklı beslenme ve tedaviye erişim ciddi şekilde kısıtlanıyor.
Sağlıksız kentler; yeşil alanı sınırlı, yürünebilirliği düşük, ucuz ve ultra-işlenmiş gıdaların yaygın olduğu mekânlar olarak bu riskleri daha da derinleştiriyor. Örneğin, düşük gelirli bireylerin kalp sağlığı için gerekli nitrat ve taze gıdaya ulaşması zorlaşırken, zengin kesim hem bu ürünlere erişebiliyor hem de GLP-1 analogları gibi pahalı tedavilerle risklerini yönetebiliyor. Bu durum, sağlıkta sınıf ayrımını ve metabolik eşitsizliği somutlaştırıyor; obezite sadece bireysel bir sağlık sorunu değil, kapitalist üretim ve tüketim politikalarının yarattığı sistematik bir eşitsizlik meselesi hâline geliyor.
GLP-1 analogları, TRIPS kapsamında şekillenen küresel fikri mülkiyet rejimiyle, kamusal sağlık ihtiyacından çok piyasa mantığıyla değerlenen metalar hâline geliyor. Patent koruması ve yüksek fiyatlar, erişimi daraltıyor; geri ödeme mekanizmaları ya yok ya da çok sınırlı.
Yüksek maliyet ve geri ödeme dışı kalma, hastaları hekim kontrolü dışında ilaca yönlendiriyor. İnternetten veya kayıt dışı kanallardan alınan ürünlerin güvenliği bilinmiyor. Sahte, kaçak veya uygun koşullarda saklanmamış ilaçlar, bireysel riskten toplumsal halk sağlığı sorununa dönüşüyor.
Sosyal medyada GLP-1 analogları “kolay kilo verme” ya da “mucize çözüm” olarak sunuluyor. Bu, ilacın tıbbi bağlamını aşındırıyor ve zayıflamak için kullanımını normalleştiriyor. Hekim kontrolü dışında, kozmetik amaçlı kullanım sadece fiziksel değil psikolojik riskleri de artırıyor. Son dönemde tartışılan göz felci (NAION), haz yitimi (anhedoni) ve anestezi riskleri bu çerçeveden bağımsız değil.
GLP-1 analogları istisna değil; ilaçlarda yapısal eşitsizliğin güncel bir örneği. Hepatit C’de kür sağlayan antiviraller, kanserde immünoterapiler, nadir hastalık ilaçları ve HIV tedavileri de benzer şekilde yüksek etkinliklerine rağmen ekonomik ve finansal engeller nedeniyle toplumsal faydaya tam ulaşamamıştı.
Sorun ilaçların etkinliği değil. Önemli olan bu etkinliğin kimler için, hangi piyasa koşulları altında ve hangi kamusal sorumlulukla erişilebilir olduğu. GLP-1 analogları, sağlıkta metalaşma ve sınıflaşmanın iç içe geçtiğini ve piyasa ile kamusal yarar arasındaki gerilimi gösteren çarpıcı bir örnek.
GÜNDEM
28 dakika önceGÜNDEM
1 saat önceGÜNDEM
3 saat önceGÜNDEM
3 saat önceGÜNDEM
3 saat önceGÜNDEM
3 saat önceGÜNDEM
4 saat önce
1
MTSO 39 No’lu Emlak ve Destek Faaliyetleri Meslek Komitesi uluslararası eğitimciyi getirdi
22707 kez okundu
2
BAYRAMDA MUHTEŞEM BİR DOĞADA YENİLENİN: BN HOTEL THERMAL & WELLNESS
21189 kez okundu
3
Bağırsaklar nasıl temizlenir sorusunu birçok kişi soruyor
20087 kez okundu
4
MERSİN TARİHİ
19801 kez okundu
5
MAN TOPLU TESLİMATLARINA BU KEZ MERSİN’DE DEVAM ETTİ:
19671 kez okundu