Kentimizin yeni çevre derdi JES
Kentimizin yeni dönem çevre dertlerinden bir tanesi Anamur ilçemizde baş gösteriyor. 16 bin kilometre kare kentimizin muhtelif alanlarında, gerekli inceleme, değerlendirme ve Çed süreçlerine sokulmadan bir dolu taş ocağı, maden ocağı, mermer ocağı yetmezmiş gibi şimdi birde jeotermal enerji santrali meselemiz oluyor.
Jeotermal enerji nedir?
“Jeotermal enerji kısaca yer ısısı olup, yer kabuğunun çeşitli derinliklerinde birikmiş basınç altındaki sıcak su, buhar, gaz veya sıcak kuru kayaçların içerdiği termal enerji” olarak tanımlanmaktadır. Bilim çevrelerinin yaptığı bu tanımlama da olduğu kadar masum bir enerji şekli değil maalesef jeotermal enerji.
Çünkü
“Jeotermal atık sular yüksek miktarda tuz, bor, tarımsal üretim için zararlı madde, arsenik gibi fiziksel zehirli maddeler ve su kirliliği yapan maddeler içerdiği için, jeotermal akışkanların kontrolsüz olarak yüzey üstü su kaynaklarına boşaltılması durumunda yüzey ve yeraltı suları kirlenmektedir.” Bu tespitte de görüldüğü üzere özellikle tarımsal üretim jeotermal enerji üretimi ile yan-yana getirilemez.
JES’ler en önemli aşamalardan bir tanesi re akıtma sürecinin doğru anlaşılmasıdır. Ne demek re akıtma; “jeotermal rezervuarlardan yapılan sondajlı üretimlerde jeotermal akışkanın çevreye atılmaması ve rezervuarı beslemesi bakımından, işlevi tamamlandıktan sonra tekrar yer altına gönderilmesi işlemidir.” Yani enerji üretmek için yeryüzüne aldığınız suların yeniden kendi alanına enjekte edilmesidir.
Şimdi Anamur örneğinde en büyük sorunda buradan kaynaklanmaktadır. Ortalama 1500-2000 metre derinden çıkarılan jeotermal akışkanın, enerji üretiminden sonra yeniden daha derine enjekte edilmeyeceği mevcut ülkemiz uygulamalarından bilinmektedir. Özellikle Menderes havzasında büyük soruna sebep olan ve neredeyse tarımsal üretimi bitme noktasına getirdiği her çevre tarafından bilinen bir gerçektir.
Anamur, kentimizin en önemli tarım ve turizm bölgelerinin başında gelmektedir. Daha doğru tarif etmek gerekirse tarımı ve turizmi çıkarırsanız Anamur diye bir ilçe kalmaz. Özellikle gıda bulmanın neredeyse artık bir kriz haline geldiği ülkemizde, bu tarz katliamlar ancak “ihanet” ile izah edilebilir. Dünyada dolayısıyla da ülkemizde artık üretim paradigmaları değişmektedir. Ülkeyi ve kenti yönetenlerde hiç vakit kaybetmeden bu paradigmaya kendilerini ve siyasi dünyalarını uydurmalıdırlar. Gıda fiyatlarının bir yıl içinde yüzde yüz arttığı bir dönemde tarımsal üretime ket vurucu bu tip hareketler, toplumun kısa vadede açlıkla karşı-karşıya kalmasına neden olacaktır.
Son bir not; Ülkenin başka bölgelerinde toplumsal muhalefetin, halkın yoğun tepkisinden kaynaklı balık çiftliklerinin, jeotermal santrallerin, taş ocaklarının, mermer ocaklarının kentimize taşınması gözümüzden kaçmamaktadır. Nasıl ki tüm üretim bölgelerinde bu tip yağmalara karşıysak, Toplumsal duyarlılığın daha zayıf olduğu düşünülen kentimizde de bunlara izin vermeyeceğiz. Bu çerçevede başta Anamur halkı olmak üzere tüm Mersini duyarlılığa davet ediyorum. Toprağına, suyuna, tarımına, turizmine sahip çıkmaya çağırıyorum.
Abdurrahman Yıldız
Mersin BŞB Meclis Üyesi
GÜNDEM
17 gün önceGÜNDEM
15 Şubat 2025GENEL
15 Şubat 2025GÜNCEL
15 Şubat 2025GENEL
15 Şubat 2025GENEL
15 Şubat 2025GENEL
15 Şubat 2025Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.